7 Kasım 2007 Çarşamba

Ve sana seslendim..

Duy(ma)dın ..

Oysa seni şiddetli bir savaşa davet edecektim az önce.. Kendi elimle verecektim ellerine kılıcı.. İki tarafı keskin iki tarafı parlak.. Gece yarısı kurulan pusular, kanlı tuzaklar, ani baskınlar olacaktı.. Ellerim parmak uçlarınla savaşırken, ben dudağında derin izler bırakacaktım.. Belki esir düşecektim.. Saçlarınla kırbaçlayacaktın elimi, yüzümü, göğsümü, sırtımı.. Ve gamzemin tam ortasından sızan kanla beslenecektin..

” Her şey adil olmalı” demiştin bana…

Az önce sana seslendim..

Duy(ma)dın!!!


………..


Hangi masalın kahramanıydın sen ve hangi masalda tecavüze uğramıştı benim düşlerim.. Hangi masalın karanlık zindanına hapsetmişlerdi seni..

Polyanna denen kız masumiyetini kaybetti.. O bile inanmıyor artık kendi söylediklerine.. Aslına bakarsan başından beri yalancı bir fahişeydi o .. Bir parça mutluluk vaat etti yalandan en uyduruk tarafından ve herkes inandı bu masala..
Söylemiştim sana bazen her şeyi olduğu gibi kabul etmek gerek..
Yalan söylediğinde Pinokyo nun burnunun uzadığı da yalan.. Beyaz atlı prensin pamuk prensesi öptüğünde dudaklarından, uyandığı da yalan. Alında pamuk prenses hiç uyumadı ve aslında bunu beyaz atlı prens de biliyordu.. Sende biliyordun.. Her şey kurgu her şey yalan..
Pamuk prenses korkaktı, beyaz atlı prensi öpmeye cesaret edemeyecek kadar aciz ve prens koca bir budalaydı, bu basit oyuna alet olacak kadar aptaldı…
………..

Ve sonra ömürlerinin sonuna kadar MUTLU yaşadılar.
…………

Ve sonra gökten üç elma düştü…

Biri çayına, biri camına biride yatağına..

nslh@n


Hiç yorum yok: