özlediğim adama...
Bir gün, o dedi ki;
"Ben, ince ve saf olacağım, üflenen bir cam gibi. Rüzgâr değse tenime kayıp gidecek aklım. Gözlerim kelebek kanatları."
Ayna bakmadan önce çıplak kalmak gibi bir şeydi bu. Ellerini sevdim, o bardağı tutuşunu… “Bana hayallerini anlat” derken, hayallere daldım bir deniz kıyısında. Ayaklarımda sarı kumlar, gözlerimde sonsuz mavi. O, öyle güzeldi ki. Tüm anlamların ötesinde bir yerde, uzakta bir ormanda, o uzak ormanda küçük evdi. Etinde ve kemiğinde değildi izler. Ruhunun derinlerin de bir yerde sakladığı bir acıydı belki de beni ona bağlayan. İçinde ki acıya dokundum, alev aldı içim. İnsan kirliliklerinden arınmış bir adamdı yanı başımda oturan. Gördüm. Yemin ederim ki, nefes alırken içini gördüm, ciğerlerini ve kalbini, damarlarından akan kanın rengini, aklını gördüm.
O gece rüyama geldi. Gri ve sert kaldırım da dizlerini çekerek kendine oturuyordu. Gözleri karşı duvara saplı. Elinde parlak ve renkli boncuklar, sımsıkı tutuyordu. Yanına gittim. Eteklerimi toplayarak dizlerimin altına oturdum usulca kaldırıma. Çocuktuk biz o zaman. Elimi uzattım, elini uzattı bana. Diğer avucundan bir boncuk seçti ve “gözlerini kapa” dedi. Yumdum gözlerimi ona. Boncuğu koydu ve kapadı elimi eliyle. “Sakın bakma” dedi. Sakın bakma…
Uyandım.
Boncuk yoktu elim de…
Rüzgar girdi camdan içeri
tenime değdi
aklım uçtu gitti
kelebeklerin peşine…
neslihan öncel
oda/ 16.05.2008
1 yorum:
Ne iyi ettinde geldin,ruhumuza nufus etti sözler...sıcaktı hemde sımsıcaktı.
Yorum Gönder