ve beni öldürdü.
avaz avaz bağırdı güçlü sesiyle
“Öl” dedi.
öldüm, öldüm, öldüm
küçük harflerle
önce sesim
sonra ismim silindi
sol avucundan
bu kez terli değildi elleri
ve bir parçam içinde kaldı
bu bir sır
asla bilemeyecek
yazgımın son kelimesini!
öldüm, öldüm, öldüm
bileklerim ve dizlerim
saçlarım ve gözlerim
“hoşça kal” dedi rüzgara
yosun kokusu geldi şehrime
ve martı çığlıkları
zaman…
ve zaman peltek dilinde eski bir alışkanlık gibi
karıştı erkekliğine
“söz veriyorum dirilmeyeceğim!”
yemin gözlerimdeki bir tekrardı benim
tüm seslerden arındırdığım
söz dilimin altına saklanan
yaramaz çocuktu
ezberlediğim tüm yüzler
ayrılırken omuzlarımdan
susturdum geceyi
aynı anda
hesaplı ve planlı
aynı anıya işleyerek kendisini
“ÖL” dedi
öldüm…
kendi sırtıma gömdüm cesedimi
hiç kimseye ait değil bedenim
onların teninde kalmadı kokum
temizledim kendimden her birini
hepsini bağışladım
doğacak çocuklarına…
“verilemeyecek hesabım kalmadı hiç kimseye”
kendimden af diliyorum
gözlerimden ve dudaklarımdan
yürüdüğüm yollardan
yüzüme yağan yağmurdan
ve kaleler yıkıldı
denizler çekildi sahilden
yıldızlar teker teker düştü gölün ortasına
AY KOR oldu
rüzgar daha soğuk esiyor şimdi o kente
"bir iç savaşa benziyordu yüzün.
‘iki dağın arasında’
ve yalnız."
sana mı benziyordu?
ellerimde ki çizgiler.
senden mi çalmıştım?
çocukluk düşlerimi.
sadece rüyana geldim,
birazdan giderim
merak etme…
müptedi bir yanık izi…
duruyor sol omzumda
ve bazen; kırmızıdan siyaha…
kendini omuzlamak sayılmaz mı?
kurduğun hayaller
aynadaki yüzün
avuçlarında ki ter
teninde ki o koku
dönebilmek kendine yeniden,
belki de
kim bilir
ve çok derin yanıklarla yüzleşebilmek
yüreğin varsa…
ben unutmadım topraktan olduğumu
bu yüzden belki de
bu kadar çabuk kabullendim ölümü
ve inan “GİT” dediğinde ölmüştüm aslında
uzandım toprağa
bir elim sağda
bir elim solda
seni bağışladım
doğacak çocuklarına…
tozlarım üflendi uslarına
gök yere indi
yer diz çöktü
alev aldı hayat.
ve ben ,
ince ve saf olacağım,
üflenen bir cam gibi
keskin soluğun donacak
bir sabah vakti…
sakladım ellerimi
yumdum ağzımı sımsıkı
“ÖL” dedin
öldüm…
bozdum oyunu
ve dönmedim, görmedim, duymadım
arkamdan geçip giden gölgeleri
iki ayrı düşün
iki ayrı duası
bileklerime dokundu
bir kaç söz ve zaman
sen ya da ben.
çoğalan kimdi aslında?
boğulan o koca denizde
diri diri yanan kim di?
bak etim yanık kokuyor!
sadece bilmek istedim…
hiç mi durmadı mevsim
dokunurken sana?
neslihan/ oda
1 yorum:
uzun şiir yazılması okuyan açısından risklidir. şiirden kopabilir ama seninkilerin bütünlüğü buna izin vermiyor.
Yorum Gönder