7 Kasım 2009 Cumartesi

Gidersen unutacağım adını...


“Orada duruyorsun! Sakin ve dalgın gözlerle bakıyorsun dışarıdaki karanlığa. Kuşların karnından düşen göçlerde aklın. Biliyorum! Gidersen özleyeceğim Gidersen bakacağım ardından. Gidersen unutacağım adını. Gidersen...”


Sendeki sessizliği sevdim ben. Böyle uzaklara dalıp gitmeleri. Git istemedim aslında. İstedim ki, koca bir ömür hep aynı gecede karşılaşsın uykularımız. İstedim ki, bir dilim kızarmış ekmeğin kokusuyla uyan, mor menekşeli pencerenin önünde gazetelerini oku. İstedim ki, hep orada dur....
Uzun zaman oldu sana yazmayalı. Unuttuğumdan ya da çok fazla meşgul olmamdan değil. Keskin cümleler kurmayı beceremiyorum artık ve yeni bir sabaha gülümsemiyorum eskisi gibi. Yaşlanıyorum.
Daha fazla konuşuyorum kendimle. Her gece uzun rüyalar görüyorum. Bir uçurumun kıyısında ağrılı bir rüzgar vuruyor dizlerime. Öylece duruyorum. Kuduruyor deniz. Sövdükçe sövüyor mevsime. Bir martının çığlığıyla uyanıyorum alaca karanlıklarda.
Şimdi sen kışa hazırlanan bir şehirde iş çıkışları uzun yürüyüşler yapıyorsun. Kaldırımlardan inip çıkıyorsun anlamsız kalabalıklarda. Ayakkabıların su almasın diye birkaç hamle yapıyorsun sokak aralarında... Ben sonbaharı uğurlayan bir şehirde zamanı itiyorum avuçlarımla. Hayat böyle geçip gidiyor işte... Dünün izlerini siliyoruz, kaderlerimize razı... Yine gece oldu. Bir gün daha başka gecelerin uykularında aynı düşe sarılıyorum seninle..
Yaşlanıyorum....
neslihan öncel / oda
7 kasım 09

Hiç yorum yok: