22 Temmuz 2008 Salı

AY tutuluyor Kalbimde










bir şarkıyı bozuyorum

kesik parmaklarımla
kalbim mühürleniyor
üşüyor duvarlarım
dilsiz bir günden arta kalan
çıplak bir gece ...
renkler siliniyor gözlerimden
kokum uçup gidiyor yastığından
başka şehirlere...
ellerimde ki ter kuruyor
usul usul
ayrık otları ve sarmaşıklar
dolanıyor dizlerime
eksiliyor biriktirdiğim ne varsa
yitik bir kentin topraklarına yazılıyor adım
adım adım sürüyorum gölgemi
sana benzeyen sokaklardan geçiyorum,
geçiyorum habil soylarından
AY tutuluyor Kalbimde
bunu sana anlatamam...





neslihan öncel/oda
22.07.2008

ay zamanı

















20 Temmuz 2008 Pazar

uyu!











gelmiş geçmiş ve gelecek
tüm Tanrılara şikayet ettim seni
şimdi kimsesiz bir mevsimin gölgesin de
geceyi beklesin ruhun
tanımadığın seslerde boğ kendini
tenlerine yazıldığın
iz bıraktığın narin omuzlarında
son bir öpücük
emanet ettiğin tüm dudaklardan
ve gülümsediğin tüm yüzlerden
silinsin adın
kaybet kendini
kaybol içinin karanlık sokaklarında
yavaş yavaş yağsın üstüne
yorgun bir günün tüm laneti
ve kal orada!
yüzyıllar sürsün uslarındaki acı
bensiz doğan güneş vurmasın yüzüne
ıslak kalsın gözlerin
kurumasın, kuruyamasın, kurutmasın kimseler!!!
her düşüne bir kuyu kaz tırnaklarınla
daha derin, daha karanlık kuyular...
parça parça koy kendini sonra
ayır birbirinden umutları, hayalleri ve dilekleri...
babanın anlatmadığı masalları
annenin söylemediği ninnileri sana...
koy karaklık kuyulara!
uyurken sen
yorganın altına sokarken başını
kirpiklerin değerken yastığa
büyük bir soru sor kendine
hayat? hayat? hayat?
uyu
yalnız
duvarların boş
ellerin terli
gözlerin kırmızı mı hala?
son mevsimden gönderdim
ezberleyemediğin tüm duaları
şimdi bir zeytinin gölgesine yaslan ve uslan
orada kal
saçların ağarsın, sakallarına karışsın
ne öl, ne yaşa
benim gibi !!!
kor ol, kül ol
sonra bir rüzgar bekle
savursun seni başka iklimlere
hiç olmamış gibi
içlenmiş bir şarkı gibi
hiçlenmiş bir adam gibi
uyu! kal orada!
üç nefese ve en derinlere yatırdım seni
şimdi topla çığlıklarını yüreğimden
ben de sessizim artık...





neslihan öncel/oda

















6 Temmuz 2008 Pazar

biliyorum seni









gecenin içine
gölgesi olmayan duvarlara
sadece sana
yazıyorum tüm şiirleri
omuzlarına düşen yaramaz ay ışığı
ayakların öylesine boşlukta
basmıyor yere
biliyorum...
avuçlarının içinde terk edilmiş yalnızlıklar
gözlerinde hüzün
çocukluk düşlerimizin ara duraklarında
hangimiz daha yorgun?
hayat denen bu ziyanlıkta...
vakitsiz gel/gitler
kötü kabuslar
terli uyanışlar
umutsuz sabahlar...
hiç birini anlatmayacağım sana
uykusuz geceler
kıstırılmış düşler
günbatımının yanık melodisi...
biliyorum seni
sen ben gibisin
baktığımda gözlerimi gördüğüm
güneş ısıtacak bizi!
neden diye sorma bana
biliyorum herşeyi
aslında ne kadar şefkatli sevdiğini beni
içine girip, bir türlü çıkamadığın
dik ve çok basamaklı nerdivenleri
kaldırımların gölgelerinde
masaların sarhoşluğunda
karıncaların ayak seslerinde
bacaklarına dolanan sırnaşık kedinin gözlerinde
yastığının altına gizlediğin dualarda
üc heceye en derin nefesini koyarken sen
uykuma yatıyorum seni boylu boyunca
tutluku, acımasız belki çok derinlere...
ellerime batan
yazgımın kalemi
sil hepsini!!
gözlerimi yakan
denizin tuzu değil
sensiz olan sabahlar
gecenin köprü altı şarkıları
kendine ağlayan bir ırmak
kavuşmak için
akıntıya kürek çektiğim
saplanıp kaldığım cümlelerine
sen ben gibisin
biliyorum seni...
gülün şaşkın dikenleri
mavi balığın kalbi
kokuna hasret ben
inatçı rüzgarlar
esse deli gibi şimdi
istanbul gelse
sen gelsen buralara...
yağmur olsam ben
yağsam utanmadan tüm şehirlere
tenime dokunduğun zaman







neslihan öncel/ oda


ay zamanı






















2 Temmuz 2008 Çarşamba

iki köprü arası









kızıl ormanların asi ruhu
sen!
yosun kokusunu sevdin
dizlerimdeki,
hazla koşarak ateşlere
atarak yüreğini;
mor dağların ötesin de uzak,
amber kokulu sabah
iğde yapraklarının giziydin
dokununca sırları dökülen...

yağmurlu bir sokakta
yolunu bulmaya çalışan bir gölge
ıslak toprağın hüznünü
sürükleyen bir ırmağın kıyısına,
giderek çoğaltan ümitlerini...

yoksul sessizliğin mührü
belki de boynunda ki bende,
derin sularda
bulduğum; adı "rüya" olan
ılık bir yaz gecesi
içime akan sesin...

biliyorum ki, daima oradasın,
iki köprü arası
boğazın sularına gerili yüreğin
martıların ıslak kanadında
kumdan düşlerim
görkemli bir kale olmayı bekliyor,


istanbul'un durgun uyanışında
nefesimsin eriyip kanıma karışacak,
ellerim dizlerim bileklerim
yanık tenine hasret



sen benim kaderimsin!!!







neslihan öncel/oda


(K) ay zamanı












1 Temmuz 2008 Salı

sımsıkı







derin bir hüzündür
gecenin koynuna gizlediğin
avuçlarındaki kıvrımlarda
geçmişin sığ suları saklıdır
bulanık bir su damlası akar
yolunu bulur yatağında
denize varır ağır ağır
geç kalmış bir tebessüm
konerken yanağına
dilinde buruk bir merhaba
ve belki de
kendi sözcüklerinden korkarken sen
ağzının içinde yuvarlanır
tüm bildiğin yeminlerin
tükenişin ve geçmişin
karşılıklı vurur kadehleri masaya
kederle...
eski bir görüntü geçer gözlerinin önünden
uzun bir yol
yolun sonunda bir oraman
ormanın içinde yürürken sen
tek başına,
kulaklarında kuş sesleri yankılanır
ağustos böceği notasını bozar şarkının
senin her adımında
yine de gülümsersin
ilerlersin ormanın sonundaki eve
uzaktan kokusu gelir
evin ahşap duvarlarının
seni çağırır dileklerin
bir gölün dinginliği karşılar seni
kaybolmak gibi birşey
huzur...
herkesden uzak
tüm seslerden
kent saçmalıklarından
süslü kadınlardan
ağzı çok laf yapan adamlardan
uzak... uzak...uzak...
yalnız bir düştür aklında kalan
yorgun sırtının tam ortasından geçer
biriktirdiğin özlemlerin
rengi koyu
tadı buruk
ezberi zor tüm şiirler gibi
aklında kalan son kelimesidir
aşk!
eski bir defterin yarım kalmış tüm cümlelerini
bağışladım sana!
sular kurudu
toprak çatladı
denizler çekildi
yıldızlar düşüyor şimdi gökyüzünden
tükenişin ve geçmişin
karşılıklı vururken kadehleri masaya
tutabildiğin tüm dilekleri tut şimdi
sımsıkı...






neslihan öncel/oda





(K) ay zamanı