31 Ocak 2009 Cumartesi

uykum var...

.





"bana olan sana olsun... "






acıyor mu gerçekten?
evet acıyor!!! ama inan ki sebebini bilmiyorum..
kırgınmıyım sana?
evet!!! ben, yemin edebilirdim seninle en derin nefesleri aldığıma..
üzgünmüyüm?
evet!!!
sebebi..?
sebebi basit... sebebi fırtına.. sebebi yollar.. sebebi kış... sebebi SEN!!!





uykum var. anlıyor musun? uykum var... okyanusun diğer tarafına geçmek isteyişim bundan. cenneti düşlemiyorum elbette. biliyorum, ruh kesiklerimi hiç bir su iyileştiremez artık.. suda yanıyor.. canım gibi yanıyor sular. çığlıklarını duyuyorum. dalgalar yankı yankı geliyor kulaklarıma. tokat gibi çarpıyor. gece uyumak nasıl birşey diye merak ediyorum. başımı yastığıma koyduğumda, gözlerimi kapatıp rüya görmeyi hayal ediyorum. nasıl bir kuyuya düşmüşüm meğer, kokunu kurtarmak için uğraşırken. burası hep karanlık...uykum var. anlıyor musun? uykum var...









neslihan öncel / kırık zaman

2009 kış







...

29 Ocak 2009 Perşembe

kor

Yaşadığım düş, uzak, esrik, eksik, erken, zamansız, hasta, sakat, dilsiz, sessiz, aşkın vahşi tadını aldığım;

kelimelere sattım yüreğimi.. geceye işleyen her ay, yaktığım her mum , kaybettiğim her şey, yazdığım her şiir, eski fotograflardan silinen yüzüm, yüzün, gözündeki hare, sesimdeki yankı ve ateşin içindeki KOR.....






neslihan öncel/ kırık zaman


2009 kış




...

25 Ocak 2009 Pazar

ay geceye dokunmazsa


...








...ay geceye dokunmazsa, kırılır dilde söz !!!










senin bildiğin birşey değildi gözlerimde gördüğün. bunu sana anlatamazdım.. sen susarken, söylemezdim sana ölümün rengini... uzak geceler biriktirdim, yastığımın altında.. kapadım gözlerimi sımsıkı. ölümü gördüm. sabahı bekledim. martı çığlıklarını, çalar saati, çocuk seslerini ve bir ihtimali ...










neslihan öncel / kırık zaman

kış 2009










...

21 Ocak 2009 Çarşamba

karlı bir düşe yatır beni


...




beni gömdün
saçlarım tel tel düşerken gecenin koynuna
içimde yangınlar vardı, kimsenin söndüremediği
tualde bir adamın yüzü
biraz siyah, biraz hüzün
keskin bir duman kokusu
ve olağan bir bitiş hikayesi


sen uzak bir atlasın ayazıydın
diğerlerine hiç benzemeyen
geldin, durdum
baktın, sustum


yönünü kaybetmiş her rüzgar gibi
eserken sen,
süzülürken cam kırıklarımdan
kanıyorduk aslında
her defasında kesiyorduk
avuçlarımıza yazılan kaderi


beni gömdün
kendi yazgını işledin omuzlarıma
söz kırıldı, rengi yok bu gerçeğin!!!


ellerini arıyorum
fırçası sol elinde olan adam
renkler aktı birbirine çoktan
büyü bozuldu
hangi resmin içine gömdün yüzümü
kimbilir....



üstümü mordan bir ipekle ört
karlı bir düşe yatır beni
adına" masal" de bunun
uzak bir masal olsun
soğuk bir kış
karlı bir tepe



izlerine bakıyorum
şiddetli bir deprem
ani bir yıkım
beklenmedik bir kaza
planlı bir cinayet
işgal altında bir ten



ardında yarım bir şehir var şimdi
yıkalan bir köprü
kıvrılan yollar
başı önünde bir sokak lambası
deniz çekilmiş kendine
martılar suskun
gidişin kadar sessizdi gelişin
bu yüzden öksüz kaldırımlar







neslihan öncel/adam
kış 2009







...

20 Ocak 2009 Salı

o ben değildi...

..


yüzüm siliniyor aynalardan
ve sen sesleri duymuyorsun...





"gözlerin eski bir göçtü...
suskun ağzın soğuk bir iklim..."





bekledim, söylemeyecek yüzünü neden duvara döndüğünü. sakladım ellerimi, görmedi avuç içlerimdeki denizleri... gidişini süsledim aklımda kalan bir kaç anla... kapı, duvar, ayna... açık kalan kapının aralığından sızdı gölgem odaya.. evet, tamam, kabul! inkar etmedim duvarlarını gözlerimle yıktığımı... ve bıraktım aynaları, bir köşesinden silinirken yüzüm, kendini görebilecekti biten hergünün ardından. kabul, adımlarım sertti/ ellerim sıcak...





"gözlerin sarhoştu sevişirken
ve öldü doğacak çocuklarımız..."





bilmediğin bir şehirde yürümek, bir adamın çelişkilerinde kaybolmak gibi bir şeydi ... Baktım, uzun bir yol ardımda, ve aslında bana ait olmayan bir çok söz... söylenesi değildi sözlerim ki bu yüzden adımı sormadı beni sevdiğini söylerken, sırtımdaki adamları görmedi. sokuldu yanıma, sarıp sarmaladım üşüyen gölgesini, hiç birşey söylemedim yanına uzanırken... sesimi boğdum göğsünde.. ağlamadım aslında, bunu biliyordu.. gözlerim yorgundu ve düşen sadece bir su damlasıydı... gözlerimi yumdum,ellerimi sürdüm omuzlarına.. anladım... o ben değildi...





neslihan öncel /adam
kış 2009








...

15 Ocak 2009 Perşembe

sen sakın uyanma...

...






"yanağındaki yara izine dokundum ve anladım.
sen Tanrı değildin..."









sorular, aklımın duvarlarına çarpıyor... her darbede eskiye ait birşey siliniyor ömrümden. bir cinayet daha işliyorum. her soruda başka bir adamın ırzına geçiyorum. korkuyorsun değil mi? sesin üşüyor, biliyorum... ellerini saklıyorsun, gözlerin kısılıyor. uyku gibi.. uyursan bu seni daha özgür kılacak ve sen daha önce görmediğin bir düşe dalacaksın. sakın gözlerini açma!!! uyumalısın... cevapları sakladığından beri sen, sözlerin bir yalan olduğuna inandım. başka adamlara sokuldum, soludum onlarıda... herbiri diğerinin ezberiydi. aslında bildiğim ve hep aynı rolü üstlendiğim sıkıcı bir filmin oyuncusuydular... herkes rolüne öyle kaptırmıştıki kendini, görmediler. ben hep güldüm... sevişme sahnelerinin sonunda zafer kazanmış edasıyla gerinirken onlar, ben güldüm. bu bir oyundu. bir sahnelik, dört günlük, siyah beyaz...
korkuyorsun sen de, görüyorum. bu yüzden gözlerin kapalı. renklerin solgun... sesin de üşüyor üstelik. uzaktasın . şimdi uyu ve sakın gözlerini açma... etrafım cesetle dolu, ırzına geçtiğim adamlar karanlık kuyularda uyumak için yalvarıyorlar... sen sakın uyanma..












neslihan öncel / adam
2009 kış

















...

7 Ocak 2009 Çarşamba

ve sen...

...






"bu seni bir masal kahramanı yapmazdı elbette. ben sadece yazdım. ve sen........"






ben uzak bir göçü taşıdım sana.. yollar boyunca bileklerime sindi toprağın rutubeti .. uzun bir yol, sert bir rüzgar.. kar ve bilmediğim diller.. şarkılar, güzel yüzlü adamlar.. bir kaç fahişe ve keskin bir bıçak. yine de gülümseyen çocuklar vardı geçtiğim şehirlerde... seni buldum! bir fincan kahvenin dilinde kalan tadı kadardım. içtin. şimdi kelimeler kadar uzağım içindeki benlere.. gördüm.. kırılmışsın tualin ardındaki sert bakışlı adama. duymuyor değil mi seni? elleri omuzlarına dokunmuyor...

ben sildim, gülümserken dilinden dökülen adımı... ben sustum sen bir duvar gibi çarpınca yazdığım masala.. ben o renkleri toplamayacağım artık. ben o sesleri susturdum... hayır ben o sesleri bir daha boyamayacağım senin renklerinle. asırlar sürecek ve sen geri geldiğinde koca bir yokluk fısıldayacak kulaklarına. siyaha döndüğünde mevsim ve sen satır aralarında ararken geçmişini tek bir iz bulamayacaksın kendinden. kırıldı camdan söz.. parmaklarımın ucundan sızan kanın sebebi bu... işte hepsi bu.. işte bu... hepsi... bu!

kırdım dilinden dökülen ne varsa, en az senin kırıldığın kadar bir benzerime... kırıldık... çekil şimdi şu duvarın kenarına.. dizlerini çek karnına ve yaslan. büyük bir ağrı olacak bu, sızlayacak ruhun. zaman alıyor herşey. gün/ler...yıl/lar.. sen/ler.. öyle çoktunuz ki aslında. evet SİZ... öyle büyük bir sayfaydınız... kelimler kadar sevdim SİZİ. hünerle sevişilmiş geceler bıraktım SİZE.. kokum hala yastığınızda emanet / geri almayacağım. tuttuğunuz kapı kolunda ellerim, saçlarım ve bileklerim... gözlerim ve gölgem duvarlarınızda... evet SİZ, size de bir kaç ben bıraktım aslında. büyük bir kahkaha ve güneşli bir pazartesi. ve SİZE küllerinizi bıraktım, yeniden doğabilesiniz diye..

gördüğüm bütün sesler bir ırmak gibi kıvrılmış yatağını arıyor. umulan tüm bitişleri gerçekleştirdim, kırılan tüm camları gömdüm içimin topraklarına. eşelemeyin artık, sokmayın ellerinizi. bu sizi bir masal kahramanı yapamazdı elbette. ben yazdım.. sadece yazdım. hepiniz bir diğerinizin benzeriydiniz. tamamladım tüm yarım kalan cümleleri. yazdım /şimdi soğuk...



şimdi ruhumu dinlendirmeliyim bir ağacın dallarında. sessiz ol ve sen de sırtını dön. daha önce de söylemiştim,
"bu seni bir masal kahramanı yapmazdı elbette. ben sadece yazdım. ve sen........"






neslihan öncel / adam

2009 kış








...

6 Ocak 2009 Salı

duvar notları







..








n.......

sildim adımı.. yok bir adım. ne adım ne ayak izim.yok.

O KADIN
















..

2 Ocak 2009 Cuma

Nefesimdeki soluk bir resimdin sen..


..







"bir masal yazdım.. ve sen altında kaldın"






Üzgün bir kaç kelime kaldı elimde. Kirletilmiş bir sokak, karanlık bir köşebaşı.. Sus artık!!




Oradasın..

Orada ve bir resmin içinde, cansız bir rengin kenarında, tualin dibine vurmuş gölgen. Görüyorum.. Oradasın ve karanlıksın.. Belkide yaktığın mumlar söndü, karanlıktasın. Hüzünlü bir şehrin avaz avaz bağıran sesi var içinde, içimdeki seslerin yankısında. Bir denizin dalgasında.. Bir adam var.. O sen miydin? O deniz.. O rüzgar.. O şehir.. O adam!


Oradasın dört duvar ve bir pencere. Karşında bir baca. Tütüyor mu? Yine gözlerin dalıyor mu? Yağmur.. Yağmur yağıyor karın üzerine. Uzakta bir kuşun kanadı ıslanıyor. Bir kadın mektuplar yazıyor geçmişine... Biliyor musun? Kağıdın nefesi yetmiyor kelimelere.. Tıkanıyor... Daraldıkça daralıyor ciğerleri kağıdın. Ya kadın? Son gayretiyle döküyor içinde çağalayan kelimeden ırmakları... Bir kadın hiç durmadan yazıyor...

Biliyorum.. Oradasın. Gözlerin bir eylemin habercisi gibi bakıyor aynalara. Bu zor, biliyorum... Ama oradasın ve kaçacak hiçbir yerin kalmadı artık. Dokun yüzüne. Ellerini kaldır ve dokun. Gözlerine değsin parmakların, kiripklerin ve kaşların... Dokun.. Alnındaki çizgiler sadece seneler. Bırak onları.. Dokun yüzüne. O adam sensin... Tanımıyorsun aslında. Korkma.. Hiç kimse tanımıyor kendini. Bir başkasının dokunuşunda çözülüyor tüm düğümler ve böyle başlıyor herşey. Bak aynaya ve gör. O adam sensin.. Sana dokundum, seni sevdi ellerim ve seni bağışladım doğacak çocuklarına. Tanı kendini. Dokun..



Hala orada mısın?

İnsan tanıdıkça kendini, var oluşunun nedenini sorgulamaya başlıyor. Bir sebep arıyor doldurduğu boşluğa... Ve sonra açılan yaralarına takılıyor gözlerin. Kim açmıştı bu yaraları.. Ya çizikler.. Sızan kan... Koyu bir renk ve akışkan. Sıcak önceleri. İnsan anlamıyor o anın rehavetiyle kesikleri. İlk hatada ayrılıyor etin birbirinden. Bir jilet düşün elinde, iki tarafı keskin. Hayatın bu keskinliğin iki yüzünde ve biliyorsun ki, hangi tarafı seçsen, son aynı son... Sadece bir başkasına kendi ellerinle veriyorsun jileti.



Orada mısın?

Bir masal yazdım ve sen altında kaldın. Yeniden kalkabilir misin ayağa? Hani konuştuğumuz gibi o gece yarısı, küllerinden tekrar doğabilir misin? Cevaplarını bildiğim pek çok şey var. Ve sormuyorum sana aslında. Biliyorum. İlk öpücük bir suçtu. İlk kesik ve sızan kan.. Dudaklarıma açılan bir yara.. Tam kenarında duruyordun. Dudağımdan sızan kan kadar bendeki sıcaklığın.


Orada mısın hala?


Olmayan bir rüzgarın, sesini arayan sokağı yapardı tüm geceler uykunu, ellerine düşen ilk kar tanesi, soğuk bir rüyanın belli belirsiz sahneleri, seni özgürlüğünden alı koyacak tüm gerçekleri red etmeni söylüyordu... Son kez tırmandığın bir dağın zirvesinde, isimsiz bir kadın yaptı bu beni. O kadın bendim... İsmimi yok ederken sen, dudağımdaki kanı siliyordum ben....

Orada mısın?


Hangi masalın içine düştün / hangi rüyanın neresindeydin? Orada kal şimdi..
Nefesimdeki soluk bir resimdin sen. İçime çektim ve sen öldün...


Yoksun artık.....











neslihan öncel / adam
kış 2009









..