22 Şubat 2009 Pazar

sayıklamalar

....




bu gece tıpkı önceki geceler gibi kendinle başbaşa kaldığında, yani etraf kendi karanlığına sığındığında, üşüyen ellerini ısıtmak için hazırladığın kahvenin dumanına bıraktığında dudaklarını, yani her zaman yaptığın gibi sıradan bir kaç cümlenin içine düştüğünde... hiçbir şey söylemeden ve hiç kimseye dokunmadan gözlerin, belki elinde bir şiir kitabı ya da bir kaç fotoğraf... odanın gri duvarlarına yazılan kaderinle başbaşa kaldığında dile geliyorsa yüreğindeki çizikler, yağmurlar temizlemiyorsa ellerindeki kiri, dokunduğun herşey hiç olup karışıyorsa toprağa, son kez arkana dönüp bakıyorsan odana, bacaklarına dolanan çarşafa, saçlarının döküldüğü yastığa, "bu şehir üstüme geliyor!" sözleri boğazına tıkanmış, nefesiz izliyorsan tavandan sarkan geçmişini, cesaretin kapıların arkasına saklanmış, dizlerinin bağı çözülmüş tir tir titriyorsan, yığılıp kalıyorsan o odanın orta yerine, ellerini bacaklarının arasına alıp inkar ediyorsan kendini, yaşadığın herşey sömürüyorsa kelimelerini ve öfkeden duvarları teklemelek istediğin halde bunu yapacak gücün kalmadıysa eğer, ateşin bedenini karış karış kapladıysa, gözünden düşen damlalar söndürmüyorsa bu alevi, yani avaz avaz bağıramıyorsan, yenildiysen ruh kesiklerine, rengini kaybettiysen ve yarım kalıyorsa herşey tıpkı bu yazı gibi, üzügünüm...

böyle olsun istemedim. buradan çekip giderken arkamdan bağırsın istemedim hiç kimse. bahara sakladıklarım vardı. ertelediğim yolculukların ardından sakladığım sözcüklerin hesabını veriyorum kendime. gitmeliydim. gitmeye mecburdu tüm adımlar. odalarda dolaştım, eşiklerden atladım, rengimi aradım her aynada. meğer ne zormuş içinden geçenleri anlatmak, sessiz bir evin buğulanmış camlarına...






neslihan öncel / sayıklamalar
kış 2009


...

1 yorum:

serap dedi ki...

ne güzel anlatmışınız içimden geçenleri,bulamadığım kuramadığım cümleler şiir gibi akmış dilinizde....