1 Mart 2009 Pazar

ilk rüzgarda ...

.



"dedim ki; uçurumlar çağırıyor beni,

ilk rüzgarda gideceğim.
arkamda ceviz ağacı, boynunu bükecek..."




akşam olmadan ıslanlanmalı sokaklar. kaldırımlara gecenin rehaveti çökmeden, ayaklarımın altında gölegemin dili çözülmeli. dumanı tüten evlerin tek göz odalarında gözlerim. pencereler soğuk, merdivenler dik. avuçladım yalnızlığı, yürüyorum. kendime yabancıyım artık. aynadaki ben hergeçen gün uzaklaşıyor benden. ruhum bu bedeni kabul etmiyor. isyan zamanı ya da kurtulma isteği yazgımdan. üstüme bulaşan lekelerden anımsıyorum dünde kalanları. ezberlediğim dualar dudakalırımı üşütüyor. okuduğum şiirleri çoktan unuttum. hevesi kaçmış acemi bir duman gibi dağıtıyorum cümlelerimi, öyle gelişi güzel... "keşkeler" ve "belkiler" arasında yorulan ruhumu teselli edemiyor hiç bir bahar. uçurumlar çağırıyor beni, ilk rüzgarda gideceğim. arkamda ceviz ağacı, boynunu bükecek. otlar henüz yeşermeden, toprak kokuyorken ırmağın kıyısı, çığlık atan sazlıklara kulaklarımı tıkayıp, koşarak tahta köprünün üzerinden ve bakmadan arkamdaki su içtiğim çeşmeye gideceğim.


anlaşılmaz değildim ya da daha farklı.. çözülmez bir yanı yoktu sorularımın. sadece biraz daha yanlızdı yastığımın soğuk ucu. uyumak isteyişim ve bunu bir türlü beceremeyişim bundandı. zaman üstüme sürüyordu atlılarını, kılıçtan geçiyordu gecelerim ve günlerim kan kokuyordu. oluk oluk akarken düşlerimin kırmızısı parmaklarımdan, ben kadın olmayı öğreniyordum.


küçük bir çocukken, beyaz kağıtlara rengarenk boyalarla çizdim düşümdeki evi.. ortasına beyaz sayfaların küçük pencereli, pembe perdeli, geniş kapılı bir ev. etrafı çimen patika bir yol. elmaları kızaran yeşil ağaçlar... mavi bir ırmak, usul usul akan... güneş hep parlaktı, gözlerimi kamaştıran. ilk hayallerimi yaptığım resimlere bakarken kurdum herşeyden habersiz... birde gökyüzüne pamuktan bulutlar çizdim, kenarına kanatları geniş martılar... insan yüzlerini ozaman da çizemezdim. hep arkası dönük olurdu çöp adamların... mutluluk buydu ozamanlar.. güneşli bir pazar günü, bahçede sabah kahvaltısı, kızarmış ekmeğin dumanı, söğütün dalları, masaya uzanan küçük kedi, ozamanda sessizdi gülüşlerim...




"dedim ki; gitmek arzusu her geçen gün,
daha da büyüyor içimde.. sanırım ölüyorum.
zamanım kısalıyor. rengini göremiyorum mevsimin"






neslihan öncel/ kafes

kış 2009





.

1 yorum:

efrasiyab dedi ki...

sen uzaklaştıkça ben bir ceviz ağcına dönüşüyordum
boynum bükük
ne desem diyemiyordum içimi
kapkara bıyıklarıyla kapkara adamlar baltalıyorlardı beni işte o zaman
yapraklarımı sallayıp uçabilir mişim gibi
rüzgarda
umutsuzca hışırdıyordum
boynum bükük
ceviz ağcıydım ben
rüzgarda
ve yordundun
yorgunluğun ki
rüzgarda umutsuzca yalpalayan bir yaprak kadar hafif
ve yalnızdı...