15 Şubat 2008 Cuma

rüya...



Hep bir neden vardı aslında. Gülümsemek, ağlamak, gitmek, kalmak, beklemek… Belki de anlamsızca sevmek için. Sorular olmadan. Hiç konuşmadan seyretmek sevgiliyi… Gülmek için sebeplerim vardı. Geceleri severdim ben. Sessiz bir feryat gibi düşerdi ayın tozları bir bulutun kıyısından,. Bir ah gibi inerdi yüzüme, saçlarıma, dudaklarıma. Sen gibi örterdi tenimi. Her yanım şaşırsın isterdim parmak uçlarında. Allı pullu bir kutuda sakladığım ve gece olduğunda yatağıma bıraktığım hayallerim vardı nedenlerimin sorgulandığı. Bir de sen vardın öyle güzel, öyle sessiz, eyle çok… Öyle çoğalırdın ki içimde, öyle hızlı akardı kanım, dur durak bilmeden sızlardı damarlarım. Seni beklemek umuttu, henüz açık yaralarıma. Seni düşünmek, gülücüktü kırılan yanaklarıma. Seni sevmek mutluluktu, sakin bir denizin dalgasında. Sen, benim kendime yarattığım karanlık bir geceydin. Kimse görmedi seni ben de. Kimse bilmedi ellerinin kokusunu, dudağımdaki tuzunu kimse tatmadı. Her kelimen bir anahtardı, kilitli kapılarımı açan. Her kapıdan yalnızlık çıkar, dolanırdı eline ayağına. Beni, o kapılar ardından, gün ışığına bırakan sendin. Hüznüm, senin çıkıp gitmendi bir gün ansızın.
Uyanmaktı derin uykulardan, çözülmekti bir düşün orta yerinde. Susarak ilerlerdin yüzümde. Sahi çarpışmış mıydık yoksa çarpılmış mıydık o rüya da? Rüya olsa, böyle deli eser miydi içimdeki rüzgâr? Böyle savurur muydu beni kıyılarına? İçimi içine kazıdım ben adam! İçimi içine kazıdım. Bak sıyırdığım yerlerden akan kanın nasılda kırmızı! Nasıl da sızlıyor etin. Nasılda akıyorsun bilinmez yollara…

Gitmek için sebeplerim vardı elbette. Bir oyun parkının hemen ortasında koptu parmaklarım. Çocuk seslerine karıştım. Sonra boş caddelerde koştum, dar sokaklarda aradım kendimi. Sırtım açık, ayaklarım çıplaktı. Üşüyordum. Lanetli bir öfkenin hüznü vardı gözlerimde. Görmüyordum. Anılarım vardı o üzüm bağında. Salkım salkım olmuş çocuk yüreğim. Her yanım hüsran, her yanım yalandı. Tane tane yazdım her satırı geçmişe. Anlatamadıklarım, anlatamadıkça sinirlendiğim bir sürü pişmanlık vardı ruhumun derinliklerinde. Her sokak sırtımda bir iz bıraktı, omzumda bir yük... Belki de en çok sana benzedim bunca zaman. Sana benzemek için kaldım kendime.

Ben hala o rüyadayım. Uyuyorum gözlerim sımsıkı kapalı. Çarptığın benim sağ yanımdı, hani tutmayan, hani hissetmeyen hiç kimseyi. Sakın kaldırma düştüğüm düşten. Ben uyuyorum hala. Rüyadayım henüz ve hala buradayım. Sakın uyandırma beni. Bırak doyuncaya kadar uyuyayım…

Neslihan

Kış

2008-02-15






Hiç yorum yok: