14 Şubat 2008 Perşembe

Yine de “GEL” demedin bana...



Gece hep bizden habersiz sokulurdu odamıza, yağmurla rüzgarın amansız yarışına aldırmazdık, yalnızlıktan ciğeri kararmış kentleri saklardık dilimizin altına. Anlatmazdık. Ayrılık vakti gelirdi yine, kendimize kanardık. Yüreğimiz ezilirdi de yalanda olsa gülümserdik. Mavi mürekkeple boyardık parmaklarımızı, geceye yazardık sevdaya dair ne varsa…

Yastıklarımızda yanaklarımızın izi kalır, yine yalnız yatardık soğuk yataklara. Gerçekler etimize işlerdi, gözlerimiz tavana asıldıkça. Boyanırdık uzak iklimlerin kışına. Üşürdük ayrı ayrı hayatlarda ve birbirimize ağlardık, birbirimizden habersiz.

Defalarca yürüdüğümüz sokaklar vardı bizim ve biz hiç karşılaşmamıştık. Aynı kapılar kapandı belki de yüzümüze. Aynı camlara baktık ve aynı güzel çocuğa gülümsedik. Aynı insanlarla sohbetler ettik, aynı ince belli bardaklardan yudumladık çaylarımızı.

Uzaktan baktığımız, çıkmaktan korktuğumuz karlı tepeler özlerdi ayak seslerimizi. Deli dalgaların dövdüğü kayaların kuytularından izlerdik sonsuzluğu. Sonumuzun olmayacağını bildiğimiz halde yine de denizi koklardık. Varmak istediğimiz ülkelere gidemeyeceğimizi bile bile resimlerine bakardık. Anlamını bilmediğimiz şarkıları dinlerdik. Yine de anlardı yüreğimiz. Aşkın dili tekti nasılsa.

Sonra hüzün sızardı kapıdan içeri, oda hüzün kokardı. Sırlarımız gizlendikleri yerlerden usulca çıkardı, yağmur başlardı gözlerimizde, sayfalarca hasreti yazardık. Ben dumana boğardım odayı, sen kahveni yudumlardın uzakta. Kelimeler biriktirirdik birbirimize. Belki bir gün yazardık. Başkalarına giden mektupların giriş cümlelerini süslerdi tüm sözcükler. Ama yine de bilirdik. Biz birbirimize yanardık.

Boş sokaklarda umut aramaktan yorulurduk. Dizlerimizde hal, ruhumuzda derman kalmazdı. Yine de son bir nefesle dönerdik o köşe başlarını. “Belki” kelimesini arkadaş yapardık kendimize her defasında. Belki de başka bir sokakta başka bir köşe başında, belki de bir gölün kıyısında sakin bir gece de bulurduk umudu.

Vız gelirdi çıkmaz sokaklar, çamura bulanmış yollar. Boğazımıza kadar batardık yine de susardık kirlenmezdi dilimiz. Lanetler etmezdik ayrı kentlerde, boş odalarda tek başımıza çoğalırken. Özlemek bile güzeldi. Beklemek acıtsa da içimizi, hasret beslerdi yüreğimizi. Sessiz çığlıklar atardık. Kendi kulaklarımızı sağır ederdik de duymazdı kimseler. Bilmezdi ormandaki ağaçlar, denizdeki balıklar, dumanlı dağlar ve gece…

En çok ben ağlarken severdin beni. En çok sana ağlarken tanırdın beni. Susardın. Firar ederdi kelimelerin dilinden. En çok sen susarken severdim seni. En çok bana susarken tanırdım seni. Coşardı kelimelerim, yüreğim kabarırdı sığmazdım kendime. İçimi içine kazırdım.

Hasret en çok gece vururdu yüzümüze, ellerimiz üşürdü, dizlerimizi çekerdik kendimize. Çoğalırdık yine kanardık içimize. Mektuplar yazardık karanlığa. Sevgiliyi okşar gibi okşardık bir avuç kelimeyi. Sen bir tek cümle için cehenneme gitmeyi, ben senin için o cehennem de yanmayı göze alırdım.

Yine de “GEL” demedin bana. Yine de “KAL” demedin.

Oysa düşlerim vardı benim henüz düşmemiş gözlerine. Masallar yazacaktım sana, sen gibi… Gece çöktüğünde şehre başını dizlerime koyacaktın usulca. Parmak uçlarım tanıyacaktı tenini. Nefesim nefesinde ısınacaktı. Kanım damarlarımda hızla akacaktı, şaşıracaktı belki de yanlış yere akacaktı, yanacaktı içim. Kuruyacaktı dilim damağım, saçlarım yüzüne teslim… Keşke… Keşke yastığındaki benim yanağımın çukuru, ellerindeki benim kokum olsaydı. Keşke beraber ağlasaydık bize. Keşke birikmeseydik kendimize.

Keşke…

Keşke…

Keşke…



Neslihan



kış 2008






1 yorum:

efrasiyab dedi ki...

ismi bir duaya benziyordu. saçları kutsal sularla yıkanmış. günlerce, gecelerce aksini görürdüm sularda. çiçekler ona benziyor diye güzeldi. her gece hayali gelirdi yanıma, diz çökerdim önünde.
elini başıma koyardı. okşardı... yanardı elleri... yanardım...

kelime dediğin gümüş saplı bir hançer. saplardım acısın diye, günahlarımı temizlesin diye. akıtsın diye geçmişin zehrini. ellerim kan içinde kalırdı, gözlerim yaş içinde... affet beni derdim.... gülümserdi... sonra giderdim... kalırdı... ölürdüm...