23 Ocak 2008 Çarşamba

duymadığını biliyorum..

Oysaki görmezden geldiğim bir deniz mesafesi vardı arkamda, kulaklarımı tıkadığım yosunlar ve kum taneleri.. Rüzgar sessiz geçerdi omuzlarımdan ve değmezdi kızıl saçlarıma.. Rüzgar.. Rüzgar değse etime yanardı / yakardım ışıkları çakıl taşlarının altlarına ve sonra yine o şarkıyı söylerdim.. Birileri duyardı elbet..

Dizlerimde taşıdım ateş böceklerini ve öptüm her birini o gece kenti terk ederken.. Her gece denk düştü ve birazda bende buldu kendini.. Her kılığa girdim, her dili söktüm yerinden ve çözdüğüm daha birçok ten vardı benim.. Anladım bir çok şeyi sonra kendime anlattım sana anlatır gibi.. Senin gibi.. Sana mı yazdım? Hayır.. Bak bunlar havaya, şunlar fısıldayan sözlerine / henüz gözlerin kapalı, açarsan belki.. Onlarda dilindeki peltek erkekliğine..

” Sana mı yazdım” dedi kadın...

Kolay, basit ve sıradan pekilerinden birini çıkıp sundu ki defalarca öldürüp canlandırmıştı çok defa..

Hadi oynayalım.. Eşikleri kaldıralım (mı) kapılardan, ömürleri sürelim (mi) oralara.. Ömrüm ömrün diyemem sana, fitili bitmiş bir mumun çırpınışında ve tekrar doğamam ölmek için / ama yine de deneyebilirim parmaklarımla kazabilirim topraklarını.. Sesim hıçkırık değil, elbette ki biliyorum, daha çok martı çığlığı ve birazda emanet annemden, yine de bilmelisin ki masal okuyabilirim hala herhangi bir döşekte..

Sana ait olmayanı görme demeyeceğim bu kez.. Kes sesini ve dinle.. Sana hiçbir şey demeyeceğim.. Anlamaya çalışıyorum demiyorum ki anlamıyorum da aslında.. Anlarsam iz olurum bir kelebek kanadına ya da bir atın yelesine düşerim / yağmur.. Anlıyorum dersem küfür olurum soyuna ve ben bilirim bunu.. Tanrılarını salarsın üzerime ve ben korkarım haşmetli gecelerden, tövbeye gelir, donar kalırım gözlerinle yaktığın ateşlerde..

Bedenine emanet tutturulmuş ruhlar böyle amansız olur , geçit vermez bir adımlık aşklara.. Nefessiz ve sahipsiz bir zamana kusar da söyleyemez nasıl kırdığını, içindeki putları.. Kırık bir ayna yolladım sana dün akşam, ahşap kokan bir sandığın içinde.. Yüzleşme zamanıdır bekli de, kanamalısın.. Kanarsan kalırsın orada ve dönmezsin belki de kar yağmadan..

Ben uyuttum aynaları ve gömdüm duvarları eşelediğim topraklara.. Dizlerimde taşıdım ateş böceklerini, yaktım ışıkları çakıl taşlarının altlarına ve o şarkıyı söyledim kendime / duymadığını biliyorum..


nslh@n




kış 2008

2 yorum:

efrasiyab dedi ki...

pink floyd dinliyorum. günahlarımı temizlesin diye. yetmez mi? daha ne kadar karamsar şarkı varsa hepsinide dinlerim. evet şarkını duymadığımı bildiğini biliyorum.

kentimi özlüyorum yalan bir kentte. kentimi, yani kelimelerimi... yani kelimelerini...

sıradan cümleler dedi ki...

belki sen söylersen gözlerinle o şarkıyı ben duyarım içimde bir yerde..