21 Ocak 2008 Pazartesi

yalan

Perdeleri çektim.. Kapıyı kapattım.. Kilitledim dilimi sana.. Duvardaki son çatlağa sattım senli zamanları.. Yüzüne çarpan son rüzgarı avuçladım, soğuktu.. Birazdan yağmur yağar buraya ve son ayak izimi de siler geçer arkamdan/içime doğdu, yağar birazdan.. Bu kent, bu bahçe, sana çıkılan koskoca üç basamak, izimin düşmediği duvarlar, kokumun sinmediği yastık ve daha birkaç önemsiz an daha.. Unuturum..

Yalan söyledim.. Sana.. En çok saçlarını sevdiğim yalandı.. Seninle uyumayı sevdim soğuk kasım akşamlarında, dizlerim bacaklarının arasında, ayaklarım ayaklarını ısıtırken, saçların ağzımı öperken hani.. Ellerim rahat durmazdı sırtında, en çok bunu severdim mesela küçük ağzınla bıyık altı gülümsemeni.. Sabahları bordo perdenin altından sızarken güneş dudaklarıma, sen yanımdasın diye sevinirdi sağ yanım.. Giderken ağlardı dizlerim ve ben inerken o merdivenleri arkamdan el sallamanı beklerdim öyle saçma sapan sevişmesi sonrası sabahlarında..

Hikayeler anlatırdın ya bana sobanın başında, ben üşürdüm, küçülürdüm halının ucunda ve sen elini sürerdin ya şurama, çekerdin ya bir nefes sigarandan.. Kahraman olurdun o zaman bana ve bilirdim ki o hikayelerdeki adam hep sen olurdun aslında.. En çok uzak kentlere gidiş hikayelerini severdim, otobüs camına başını dayamanı, buğusuna masallar yazmanı.. Bu yüzden otobüs camlarını sevdim uzak kentlere kaçarken ve buğusuna adını yazmayı sevdim büyük harflerle.. Daha öncede söylemiştim senin adın” onüç” harf.. Sığdıramadım hiçbir yere adını.. Söyleyemedim kimseye ve aslında sana bile anlatamadım içimde sürekli konuşan kadını.. Saçlarını sevdiğim yalandı.. Ben o kapıyı açışını sevdim, o kapının kolunu tutuşunu ve beni arkasında gizleyişini/öperken..

Günlerdir seni izliyorum bu pencereden.. Giderek azalışını, günden güne eksilmeni ve sağanağa tutulmuş köklerini.. İklimler gömüyorum tenine uzaktan, dokunmadan ve sessiz.. Gölgenle savaşını gördüm ve durgun akan ırmaklara nasıl bıraktığını dilinin ucundaki küfürleri..

Birazdan kendi tenine değecek ve ben tanık olacağım kanına, oradan akanlara, akıp giden zamana ve tek boşalmalık aşklarına..

Ve bilmelisin ki sana yalan söyledim.. Sevdiğim saçların değildi..

Ellerinle hayata tutunuşunu sevdim.. Çıplak ayaklarınla o koltuğa oturuşunu ve sarmaşık olup dolanmanı sevdim ellerime.. Sakalınla olan aşkını sevdim aynalara.. Yerlere sıraladığın kitapları ve arasına sakladığın dumanları.. Yani aslında kapından içeri girerken arkamı dönüp sokağa, bana hoş geldin değişini sevdim.. Omzundaki çocuğu öpmeyi sevdim salı'dan sonraki gecelerde..


Kara gecelerde masalsız uyumayı çoktan öğrenmiştim aslında..





nslh@n








kış 2008

Hiç yorum yok: