21 Şubat 2008 Perşembe

birisine mektuplar2...



Sustukça susuyorum, gözlerim ağırlaşıyor yavaş yavaş, ölüm gibi soğuyorum kendime. Sen gittiğinden beri kendime küsüyorum sevgilim. Müebbet bir yalnızlığın, dinmeyen ezberleri var dilimde şimdi. Yokluğun, kemiklerime kadar işleyen hırçın bir dalga, gözlerimi kör eden harlı bir ateş. Özledim… İliklerime kadar ihtimalsiz bir vuslatın sancısını tadıyorum. Kaçtıkça sen, yandıkça ten, geri dönüşü yok bu yolun sevgilim.

Ruhuma bulaştı gözyaşların. Sen orada öyle uzakta ağlarken, ben avuçlarımı kanattım. Gittiğin her güne bir mum yaktım o duvarın altında. Bir mumun alevi kadardı tüm umudum. Üflese Tanrı belki sönecekti.

Şehrimde kar var sevgilim. Beyaza kesmiş her yer, benim gözlerim gece… Yerçekimine yenik bedenim, birazdan düşeceğim bu kaldırımdan. Tut beni!!! Ne olur tut beni bahar gelmeden, çiçeklenmeden topraklar… Birazdan düşeceğim… Yorgunum, tutmuyor ellerim. Simsiyah bir düş karşı duvarın önünden sessizliğe çarparak geçip giden. Tutamıyorum. Bulamıyorum hangi düştesin. Hangi yoldasın, ağaçlarını önünde boyun eğdiren… Özledim…

Uslu bir çocuk gibiyim bu günlerde, köşe başlarını tutuyorum, ellerim önümde bekliyorum seni. Karanlığa akıp giden bir zaman var dilimin ucunda. Söyleyemiyorum. İçimde yankılanıyor adın kerem gibi, adın gibi büyüyorum sana.

Bir ağacın henüz yeşermemiş dallarında kırgınlığım. Gelsen yeşerecek, çiçek olacak nefesim. Tek bir ses gibi düşeceksin yüreğime. İlk defa gibi, daha önce bir ben yokmuş gibi, hiç yaşanmamış gibi senden evveli, senin olacağım… Bahar gelmeden gel sevgilim. Bahar rüzgârları kapatacak en mahrem yerlerimi, sana savrulacak saçlarım. Sen gibi kokacağım..




eksik kalmış sevdamın kesik diliyle, sevdiğimi

taşlara

ve ormana

ve yollara

ve sokaklara

ve kedilere

ve kuşlara

ve denizin yakıcı pişmanlığına söyleyeceğim...





Hiç değmeyen nefesin var dudaklarımda, kokun sinmiş yüzüme, ellerime. Sen kokuyorum ben her gece. Karşımda durmuş bana bakıyorsun. Yüzümün aydınlık tarafı sen de. Gözlerin yıldız olup düşüyor tenime. Susuyorum... Yokluyor korkak parmaklarım düşleri, dokunuyorum, gözlerimi açıyorum sonra, görüyorum… Yoksun… Yine gece…

Büyüdükçe büyüyor içime ektiğin hasret. Us’larımı zorluyor, köklerimi sallıyorsun. Ne çok bekledim seni, ne çok yanıldım her gecenin sabahında. O kuyudan çıkmak istedim, O duvarları yıkmak… Kanayan ruhlara dayandı ellerim. Eskimeye razı olmadı da ellerim ben yine de bekledim. Ne çok bekledim seni. Ne çok…





neslihan





kış





2008








1 yorum:

efrasiyab dedi ki...

peki ya ben. denizkızlarıyla sevişmiyorum uzakta, canavarlarla savaşıyorum. elimde tüfek bekliyorum. sanki bir an kırpsam gözlerimi tüm kitaplarımı yakacaklarmış gibi. silahsız, amaçsız, kadınsız kalacakmışım gibi. ya o sabahların engerek soğukluğu. hep şarkılarla ısınmaya çalışmak ne kadar salaklıksa, vuslatın ağaçlarda çiçek açtırması o kadar gerçek. :):)

(o yazıysa, buda öyle yazıya böyle cevap hasebinden:):))