30 Ocak 2008 Çarşamba

Ahh!!!

Annenin tavan arasına kaldırdığı üşüyen çocukluk hayallerini, bir zamanlar gözlerine düşen masalları düşün! Nasıl açardı güller gamzelerinde. Şimdilerde bir zamanlar babanın anlattığı masalları hatırlamaya çalışarak, gözlerini yumarak kendine, soğuk ve uzak geçiyor uykulardaki düşün. Masumdun, suçun yoktu senin. Ekrem amcanın camını sen kırmamıştın. Ben biliyordum. Günahsızdın. Yüzlerce karanlık geceye değer geçerdi mahzun ve makul gülüşün. Zaman geçiyor değil mi? Eskitiyor her bir şeyi. İçine mıhlanmış her bir anı sızı içinde. Düşlerine ve özlemlerine takıldıkça gölgeler, uçurtman düşüyor uykularından. Ahh!!!


Sırtını dönmeye korkardın, bakamazdın aynada ki ayak seslerine, sayamazdın kaç adım var arkanda. Böyle soysuz gecelerde arkana bakmaya korkarken, öyle düşlerin vardı senin; biri gelsin de alsın canını isterdin! Sonra o dağın arkasında baharı görürdün yine bal arısı konardı yanaklarına, acıtsa da gülümserdin. Boyun kadardı rüzgar, kıyamazdı omuzlarından ötesini yalayıp geçmeye. Saçlarını savurmazdı, bilirdi üzülürsün. Sonra fırtına gelirdi ateşleri cehennemden tenine doğru itelerdi, yanardın. O utanmaz sen utanırdın, kızarırdı yanakların. Kaç “Yusuf” sığardı oralara kim bilir… Neyin izi bu sende ki? Kim kırdı gülüşünü “Ey Hayrülbeşer!” Ahh!

Nefesinin sonsuzluğa doğru nasıl koştuğunu gördüm. Sustum. Koktum. Soluğum kesildi derinden. Önüne çıkan ne varsa ezip geçiyordun sen. Bu kadar mı özlemiştin orayı? Bir ah! Duymadın arkandan avaz avaz bağıran balıkları. Ağlıyordu mor dağın etekleri. Denizler derin bir iç çekti, kendine çekildi sahiller. Bu kadar mı özlemiştin orayı? Arkandan dua etti karıncılar. Çöllere gönderdi rüzgar yağmurları. O adam vardı bir de. Rüyanda bile yüzünü görmediğin hani. Hani hiç duymadığın sesini. O adam lanet etti arkandan. Ah!!

Bendim o! Cebimden bir avuç dolusu çıkarttım. Elimde henüz kokusu uçmamış bir tek aşk. Tutmakta zorlandığım. Denizi olmayan bir kentin topraklarına gömüyorum henüz teri kurumadan nefesimde. Rüzgara emanet yüzüm salıyorum. Sen pencereni açık tut. Belki gölgesi gelir o ıssız eve.




Neslihan



kış 2008






2 yorum:

Adsız dedi ki...

Pencerem deniz görüyor iki gündür.
penceremi açtım bugün. beklentisizdim.
Edith Piaf çalıyordu ve Königsberg'li bana ahlak yasasını anlatıyordu.
her şey bir anda oldu. o ıssız eve geldi. rüzgar. boş değildi. ve ben anladım. denizin neden dalgalı olduğunu, güneşin neden battığını, martıların neden çığırdığını o an anladım.

sıradan cümleler dedi ki...

ara sıra açmalısın pencereni..
ara sıra açmalısın... Rüzgar... Ahh rüzgar!!!