28 Mart 2009 Cumartesi

sonra yine gideriz...

.








belki sonra yine gideriz
birlikte...
anahtar deliğinden bakarız
kapının
kimse görmez bizi
bir yağmur yağar
camın önündeki güvecinin ağzı ıslanır
sen unutursun arka bahçedeki körebeyi
sallana sallana köşe başından döner
mahellenin delisi
bir bakarsın cebinde elma çekirdekleri
talihin döner
yüzün değişir
terleyen ellerin kurur belki
sen yine de yanına al
uykunu
sonra yine gideriz
birlikte...





neslihan öncel/kafes
mart 2009 /sakarya



.

26 Mart 2009 Perşembe

sana...

.




"biliyorum eski bir çocukluk düşüydük ayrı şehirlerde büyüyen.

belki kardeş, belki iki iyi dost, belki cebindeki mavi miskettim... belkide başını okşadığın tekir kedi ya da uyku öncesi annenin sıcak elleri, yastığının sağuk yanağı... belkide yanından geçmiştim ve sen saçlarımdaki sarı tokayı görmüştün. biliyorum eski bir çocukluk düşüydük sen ve ben... belki kardeş, belki iki iyi dost... belkide gözlerini kapadığında saklandığın yerdim kimsenin göremediği. ya da hep öyle olmak istedim..."









barıştım korkularımla
sevdim aynaların karşısındaki sukunetimi
hiçliğin içinden çıkarak
bıraktım kendimi kuru kalabalığa


sana benzemek istedim nedensizce
baktığın yerlerdeki yol çizgilerini
kaldırımları ve insanları görmek istedim
duyduğun seslere aşinaydım belki
avuç içlerindeki çizgilerde
saklı ırmaklara düşüyordu kelimeler
ezberledim


çay bardağına uzattığında elini
aklının duvarlarını zorlayan
hüzünlü zamanları
rüzgara karşı teslim olan yaprağın
savruluşuna benzettim

saatler sürüklenirken yazgının içinde
birileri için ziyan olmuş bir geçmişin
penceresinden bakıyorum
ayak izlerinin olduğu yerler susuyor
öylesine baktığın yüzler
ağızlardan çıkan her kelimede
karanlığı çağırıyordu toprağın altından

çok zaman aynı şeyi düşünüyorum
senin için...
uzun bir yolculuk
bir trenin en son vagonu
yanıbaşında kitapların
kalemin ve kağıtların
yarım kalmış düşlerin suskun ağzıyla
aklından parmaklarına süzülmeyi bekliyor tüm kelimeler

bir dağ başı
karlı bir yol
odun ateşiyle ısınan tek göz oda
demini alıyor zaman
sana benziyorum nedensizce...








neslihan öncel/ kafes
26 mart 2009 sakarya





..

23 Mart 2009 Pazartesi

bir kent yalanını, bir masala dönüştür diye..

.




Engin'e


"sana aşina zamanların
peşi sıra düşlerini kovalıyorum.
bahar geldi!"



düş kovalayan kelebeğin kanatları aklım
gölgem yalancı bir uyku öncesi
inatla zorluyor pencereni
duyuyor musun?

sabrım denizler kadar / değil
masallara
tanıdık değil suretim
olanla ölen arasında
ince bir çizgi

suda dalgalanan sözlerim
köprü altlarında
gözlerim!
gözlerinin baktığı yerler
dağlar, tepeler ve şehirler
sahibini arıyor tüm gölgeler

bir kent yalanını
bir masala dönüştür diye
oyunu bozdum
daha öncekiler gibi
sustum!
gömdüm ağzımı kumlara

bul uykuyu boğazın serin sularında
boğazımıza dizilen tüm aşklara
Yusuf'un hatrına
yanağımdaki çukura
anlat...








neslihan öncel / düş

mart 2009


.

21 Mart 2009 Cumartesi

kafes/tahta atlar

.




...ben duydum
çok zaman önce
kayıp iklimin
küflü kokusunu
yolunu şaşırmış yağmur
aldanınca rüzgara
yumdum gözlerimi
başka bir duvara
yastığımın ucunda
annem den kalma bir masal
tavandan sarkan tahta atlar
dört nala ilerlerken geceme
ben sustum...





neslihan öncel / kafes

mart 2009

..

20 Mart 2009 Cuma

kafes


.



musa'ya



incir ağacından düşen bir çocuğun yaralı dizlerinde ellerim
kulaklarımda "anne acıyor" sesi
bildik bir çocukluğun tanımadığım yüzü
yağmur temizler mi sonu olmayan yolumuzu?
ardımızda geçmişi bırakma isteğimiz zorlarken kalbimizi
aşabiliriz miyiz o tepeyi?








neslihan öncel/ kafes

mart 2009



..

19 Mart 2009 Perşembe

çember

.







bazen yazmak konuşmaktan daha kolay geliyor. yalnızlıklarımızı sorguluyoruz, bütün dünlerin derin suçluluk duygusuyla... endişeli bir kalp atışı. bir yudum suda boğulan düş. ciğerleri zorlayan derin nefes. sokaklarda, caddelerde ya da rüzgarlı bir uçurumun kıyısında dolaşıyor zavallı bedenlerimiz. savruluyoruz! hayatın kıyısında duran tüm gölgeler gibi üşüyoruz.
gece oldu.
biz, çemberin dışında kaldık.





neslihan öncel / sayıklamalar

mart 2009



..

18 Mart 2009 Çarşamba

kafes

.



"oysa herşey senin elindeydi!!!"






ben badem ağacının gölgesinde büyüyordum
badem ağacı ellerimde..
durdum!
... ve ardıma baktım güneş batarken.
durmayı bir türlü beceremeyen zamanın
koynunda sevişiyordu gecelerim.


hasta bir mevsimin
ağrıyan günlerini
yuvarlıyorduk yokuş aşağıya
boşluğun dayanılmaz acısı
dile vuruyordu
biz sızlayan cümleler kuruyorduk.







neslihan öncel / kafes

mart 2009





..

12 Mart 2009 Perşembe

duvar notları

.




ağzında yuvarlanan söz çarpınca dişlerine, küskün bir kadın gibi zorlar nefesini. dilin suya değse, su gelir mi dile? ağzının karalık kuytularında gizlediğin söyleyemediklerini anlatır mı? insan kendine sessiz sadece. kendinin celladı. hiç bir su temizlemez seni. arındırmaz artık hiç bir ten, başka bir kentte unuttuğun ruhunu. daha kısa ve daha yavaş adımlarsın caddeleri. karton kutuların köşesine biriken toz kadar sahipsiz anıların, bir soluk bekler. ince bir rüzgarda savrulup gitmek, karışmak hayata ...








neslihan öncel / duvar notları

bahar 2009





.

1 Mart 2009 Pazar

ilk rüzgarda ...

.



"dedim ki; uçurumlar çağırıyor beni,

ilk rüzgarda gideceğim.
arkamda ceviz ağacı, boynunu bükecek..."




akşam olmadan ıslanlanmalı sokaklar. kaldırımlara gecenin rehaveti çökmeden, ayaklarımın altında gölegemin dili çözülmeli. dumanı tüten evlerin tek göz odalarında gözlerim. pencereler soğuk, merdivenler dik. avuçladım yalnızlığı, yürüyorum. kendime yabancıyım artık. aynadaki ben hergeçen gün uzaklaşıyor benden. ruhum bu bedeni kabul etmiyor. isyan zamanı ya da kurtulma isteği yazgımdan. üstüme bulaşan lekelerden anımsıyorum dünde kalanları. ezberlediğim dualar dudakalırımı üşütüyor. okuduğum şiirleri çoktan unuttum. hevesi kaçmış acemi bir duman gibi dağıtıyorum cümlelerimi, öyle gelişi güzel... "keşkeler" ve "belkiler" arasında yorulan ruhumu teselli edemiyor hiç bir bahar. uçurumlar çağırıyor beni, ilk rüzgarda gideceğim. arkamda ceviz ağacı, boynunu bükecek. otlar henüz yeşermeden, toprak kokuyorken ırmağın kıyısı, çığlık atan sazlıklara kulaklarımı tıkayıp, koşarak tahta köprünün üzerinden ve bakmadan arkamdaki su içtiğim çeşmeye gideceğim.


anlaşılmaz değildim ya da daha farklı.. çözülmez bir yanı yoktu sorularımın. sadece biraz daha yanlızdı yastığımın soğuk ucu. uyumak isteyişim ve bunu bir türlü beceremeyişim bundandı. zaman üstüme sürüyordu atlılarını, kılıçtan geçiyordu gecelerim ve günlerim kan kokuyordu. oluk oluk akarken düşlerimin kırmızısı parmaklarımdan, ben kadın olmayı öğreniyordum.


küçük bir çocukken, beyaz kağıtlara rengarenk boyalarla çizdim düşümdeki evi.. ortasına beyaz sayfaların küçük pencereli, pembe perdeli, geniş kapılı bir ev. etrafı çimen patika bir yol. elmaları kızaran yeşil ağaçlar... mavi bir ırmak, usul usul akan... güneş hep parlaktı, gözlerimi kamaştıran. ilk hayallerimi yaptığım resimlere bakarken kurdum herşeyden habersiz... birde gökyüzüne pamuktan bulutlar çizdim, kenarına kanatları geniş martılar... insan yüzlerini ozaman da çizemezdim. hep arkası dönük olurdu çöp adamların... mutluluk buydu ozamanlar.. güneşli bir pazar günü, bahçede sabah kahvaltısı, kızarmış ekmeğin dumanı, söğütün dalları, masaya uzanan küçük kedi, ozamanda sessizdi gülüşlerim...




"dedim ki; gitmek arzusu her geçen gün,
daha da büyüyor içimde.. sanırım ölüyorum.
zamanım kısalıyor. rengini göremiyorum mevsimin"






neslihan öncel/ kafes

kış 2009





.