31 Aralık 2007 Pazartesi

işte oradasın.. sıcakta..

Yağlanmamış bir kapının gıcırtı sesini renksiz duvarlara bırakması gibiyim bu günlerde.. Yorgunum, halim yok, paslanmış çizgilerim,gözlerim kırmızı.. Ne zamandır esmiyorsun bahçeme, kaç zamandır girmiyorsun o camdan içeriye.. Ben özlüyorum yüzüme bakmadan konuşmalarını, sesinin kulağımı sevişini, kitaplarını yerlere serişini, fincanındaki soğuk çayı yudumlamanı.. Özlüyorum..
Biliyorsun değil mi? Biliyorsun aslında, ruhumun köşelerinin nasıl titrediğini / yanıma oturunca, elimi tutunca sen.. Arsızdım, yağmurdum, dumandım ciğerindeki.. Eksiktim, erkendim belki de o masala.. Belkilerim hep Evetti sana o camın kenarında..

İşte oradasın.. Sıcakta..


Gidenlerinden yorulan bir adam, gelenlerini hep böyle gülerek mi karşılar? Yorulmuyor musun inatla kendi damarlarını düğümlerken? Şimdi bana geçen gün için “üzgünüm” deme sakın.. Baskın olduğun tüm yalandan varsayımlara inandım ben.. Şimdi tüm gölgelerin bu kenti terk ettiklerini söylüyorsun.. Kendine sakladıkların dışında.. Buna inanmamı bekleme artık.. İnanmamı bekleme sakın.. Sonbahardı sen o sokağın başında beni beklerken ve ben yine mordum sana.. Aşk o kapıdan girip çıkışımla zamanlı, kısa bir andı biliyorum.. Ve ben, hala o şarkıyı dinliyorum her sabah.. Ağladım, Ekim başıydı.. Sustum, şimdi kış..

Sözlerim anlamsızlaşıyor dilimin ucundan düşerken, tutarsız cümleler kuruyorum baştan yeni baştan.. Ve biliyorum ki hiç birini sahiplenmeyeceğim günü geldiğinde.. Annemin genleri beni buraya kadar taşıdı.. Bunun için üzgünüm. Geçmişimde yudumladığım her su damlasından, önüme düşen gölgemden, küfrettiğim gecelerin sabahlarından, içtiğim ve nefretle çay tabaklarına bastığım izmaritlerden, sırf rengi bordo diye giymediğim deri montumdan, cebimde sakladığım susamlardan, Baktığım ve karşısında saçlarımı taradığım aynalardan, elini sıktığım ve yüzlerine yalandan gülümsediğim tüm insanlardan, akvaryumdaki Japon balığımdan, değdiğim tüm tenlerden, geçtiğim sokaklardan, oturduğum kaldırımdan, çıktığım merdivenden, küçükken etrafında oynadığım ceviz ağacından, bayramlık siyah rugan ayakkabılarımdan, gözümden, dilimden, ellerimden, kokumdan, kanımdan ve soyumdan, annemden, babamdan, Nilgün’den, Elif’den, kızım dan ve sevdiğim son adamın saçlarından özür dilerim…


Şimdi sen o yatakta arkanı dön duvara ve uyu.. Yarın yeni bir gün, birkaç gün sonra yeni bir yıl başlayacak..



İşte oradasın.. Sıcakta..

Hiç yorum yok: