9 Aralık 2007 Pazar

liman..

Herhangi bir çay tabağına iliştirilmiş, intihar eden bir mumun alevinde, yavaş yavaş erimesiydi nefes.. Kara toprakların yeşile olan aşkıydı, beyaz güvercinin kanadındaki lekeydi yağmur..
Avuçları yanarken alev alev, parmak uçları donan bir adam gördüm camın arkasında.. Ağzından, ağzının hemen ortasından tekmeliyordu soğuk gece.. Küfretti!! Gelmiş ve geçmişe, geçmişine ve geleceğine.. Gelenlere, odadan odaya dolananlara ve odanın tam ortasında duranlara.. Oturanlara ve daha önce kalkanlara.. Göz çukurunda biriken yıllara, ciğerinde söndürdüğü dumana ve uzaktaki limana.. Limandaki tanımadığı ve asla gözlerinin rengini bilemeyeceği kadına.. Asla göremeyeceksin saçlarının diplerini, ellerin dolaşamayacak alnındaki çizgilerde ve yutamayacaksın kokusunu, bilemeyeceksin sol göğsünün hemen altında neyin olduğunu..
O senin yerine al sallıyordu az önce, limandan ayrılan gemiye ve peşinden koşan martılara.. Senin yerine de içti bir şişe sıcak şarap.. Rengi kırmızıydı.. Ve şişenin dibine yazdı soluğuyla mektupları ,senin yerine el salladı yunuslara.. Dua etti, pembe dilini döndürdü ağzında, sen küfrederken, sen kılıçtan geçirirken yıldızları, o kadın el sallıyordu küçücük elliyle rüzgara.. Duvarları ve sokakları zorlayan bir sessizlikti bu depreme sebep.. Yıllar önce de gözlerinin önünde sallanmıştı bu şehir, kulaklarındaydı geceye karışan gürültü ve tanımadığı insanların çığlıkları.. Korkmuştu ve yıllar sonra açtı kapattığı kulaklarını.. Tekrar biriktirdi içinde çakıl taşlarını ve bir ırmağa bıraktı usulca.. Düştüğü yerden kalktı ve üzerini silkeledi.. Şimdi sen, gözlerini sımsıkı kapat ve kabul et!! Omuzlarında kaç melek kaldı, kaç meleği kaybettin giderken kim bilir.. Bedenin seyrek nöbetler yaşarken, dudakların kuruyup çatlamışken ve o kadına küfrederken utanmalısın.. Kabul etmelisin ki suçlusun ve durdurmalısın bu savaşı..
Sadece bir avuç kaldı o kadın...

Hiç yorum yok: