8 Aralık 2007 Cumartesi

Sen, içinden çıkan şeyden nefret edip tiksinirken, ben saçlarını sever gibi sevdim her yerini.. Mutfak rafındaki fincanlarını, sigaranı söndürdüğün tablayı, tüten sobanı da sevdim.. Yeni süpürdüğün halını ve halının altına sakladığın nefesini.. İçinden dışarı çıkan, derinden derine akan tüm damlaları.. Perdelerini ve arkasına saklandığın kapını, içine sokulduğun ve en az zaman geçirdiğin yatağını..

Bazı şeyleri anlamalısın.. Ya da anlatmalıyım sana..

Önce dolaş odalarda.. Camları aç sonuna kadar.. Ve kapat, önce sırtındakini!! Sıcak bir çay al ellerine ve arkana yaslan.. Hazır olduğunda haber vermelisin bana.. Beklerim.. İnan ki beklerim hazır olmanı.. Bunu yapabilirim..

Gözlerinin dalıp gittiği oldu mu herhangi bir yüzde? Duvarlara onun resmini yapmalısın beklide.. Bir fırça darbesiyle ve tek bir renkle çizmelisin kokusunu duvarlarına.. Sonra karşısına oturup uzun uzun bakmalısın ve özlemelisin derinlerde kaybolmayı.. En azından kaybolmayı sevmelisin, kaybolabilecek ve boğulabilecek kadar yakındır sana bazen bir avuç mavi.. Dışarıda yağan yağmurun neden içine içine işlediğini ve buna rağmen neden bir türlü kupkuru kaldığını sormalısın kendine.. Camın buğusuna yapıştırmalısın ellerini ve süzülen damlaları akıtmalısın kararmış ciğerine.. Odaları değiştirmelisin belki de, kar yağacak yakında ve düşünsene bir kere, sen gözünü açtığında o odanın camına kar taneleri dokunacak.. Ben sevmesem de sen seversin, benim yerime de şiir okursun onlara.. Selamlarsın ve gülümsersin bir sabah.. Odaları değiştirmelisin.. Sonra kalk yerinden, çekmecene aylar önce bıraktığın kalemi al eline.. Ve başla yazmaya, gerçekten en sevdiklerinden başla, içinden tüten dumanla başla yazamaya.. Oraya buraya savurduğun kelimeleri usulca çağır yanına ve okşa başlarını.. Bu sefer bir masal yaz mesela kar yağarken, her yer bembeyaz olmuşken ve biz yürüyorken anlat bana.. Piknik yapalım, şarkı söyleyelim ve soğukta öpüşelim seninle, burnumuz donmuş, ellerimiz üşümüş kardan adam yapalım bir gece.. Sen bir defa yırtma yazdıklarını savurma içine, kırma bardakları, çizme bir yerlerini, izleri unut ve yolları.. Ben yine de sevmeyeceğim karın rengini, adına benzemeyen hiçbir rengi sevmediğim gibi..
Ve bir rüya görmelisin, gerçekleri yalayıp yutan pembe diliyle, ıslak, sıcak ve arsız bedenini ateşiyle sallayan ve yanmalısın bu defa cayır cayır mor ateşlere atmalısın ruhunu.. Nasıl olsa rüya değil mi aslında? Bu kadarını yapabilirsin bence..
Bak yine çayın soğumuş, sigaran bitmek üzere, küller izmaritler dağılmış, onlarca pencere açılmış önünde yazmanı bekliyorlar.. Senden başka herkesin ihtiyacı var yine sana.. Biliyorum bu değişmeyecek ve adı da olmayacak.. Ama diyorum ya küçük adam, sen yine de o duvarı keskin bir fırça darbesiyle boyamalısın bir gece ve izin vermelisin derinden derine akıttığın herşeyi sevmeme..

Hiç yorum yok: