26 Aralık 2007 Çarşamba

yarın gelirim..

Şimdi sadece gözlerinin gerilerinde siyah bir görüntüden ibaret anlar var.. Aklını karıştıran saçlarımın kokusuydu.. Ellerim battı bir yerlerine.. Saklamadım, saklanmadım o tepenin arkasına ya da susmadı parmaklarım.. Aklının alabileceği, içinin kaldırabileceği kadar yakındım sana.. Beynimin en ince ve en koyu kıvrımlarında bir düşten aktın içime, düştüm.. Düştüm, masaldım, hikayenin sonuydum beklide.. Yazdın okudum, şimdi kış..
Varlığının ağırlığını hiçbir ruhun tartamayacağını biliyorum artık.. Bir boşluktan bakıyorum duvarına çarpan seslere.. Sayıyorum, daha kaç defa düşer, kaç defa kayıp gider ellerimden cümlenin sonundaki şuursuz yüreğim..

Daha öncede bozdum ettiğim yeminleri, döndüğüm yollar, indiğim gökler oldu başka yüzlere.. Nihayetlenmeyen gecelerin sabahı, titreyen dizlerimin yanına koydum terleyen ellerimi.. Günaha uzandım boylu boyunca, boyum kadar, senin kadar sevdim hepsini..
Kaç defa ölmeliyim? Kaç defa ölürsem vurursun o kıyıya? İçimin derinliği titriyor, rengi değişiyor zamanın.. Duymuyor musun? Görmüyor musun, son martıda gitti bu şehirden..
Pusulasız ve kimliksiz yazıyorum her şeyi geceye.. İçime düşmüş gölgem, bir yerlerde fısıldıyor dudaklarıma.. “Kalk” diyor, “git oraya”.. O şehrin denizinde boğul, nefessiz git, yarına anlatma, anlatama zihninin ölü sevişmelerini..

Bir melekten çaldım yüzümü ve kanatlarımı.. Yalan söyledim ona.. “yarın gelirim” dedim.. Yarın gelirim yanına..

Hangi anahtar kilitlerini açar ruhumun, hangi dil azat eder bedenimi kadınlığımdan bilmem.. Sol kaburganın altında bir yerlerdeyim biliyorum.. Zorluyorum her nefes alışında hayatı.. Kastım var beklide sana benzeyen her şeye.. Girip çıkıyorum o kapılardan, dalıyorum, atlıyorum en ıslak yerlerine, esip gürlüyorum saçlarına, çiziyorum damarlarını ve siliyorum tenime yazdıklarını.. Ezberledim.. O kuyuya attım taşları.. Kimse çıkaramadı, toplayamadı dağılan saçlarımı.. Aklım ermedi avuçlarında gizlediğin kokuya, teninde sıralanmış tuzu yutamadım.. Gördüm.. İçinde uçan kelebeklerin nasıl kanat çırptıklarını gördüm..

Bir öpücükle bir ısırığın arasındaki farkı biliyorum ben.. İnan ki biliyorum.. İz ve leke arasında gidip geliyorum sana uyandığımdan beri.. Sen, o şehirden daha güzeldin ve ben saçlarını sevdim, bir şehrin sokaklarını sever gibi sevdim seni.. İçimde büyüttüm rengini, çoğalttım, gölgeleri değdirmedim adının geçtiği hiçbir yere.. Suya anlattım o masalı, her gece okudum gözkapaklarına sen o yastığa saçlarını sererken.. Düşlerin kollarından tuttum, bıraktım camının hemen kenarına.. Unutma.. Dışarısı soğuk.. Düşlerde üşür bazen..

Hayatı kırabilirim, dirilirim beklide başka bir toprakta.. Açarım, tarçın kokarım yeniden.. Severim beklide güneşi, sererim yeşil tepelere yüzümü.. Devirebilirim boyumu yanına.. Soluna ya da sağına.. Önüne ya da arkana değil ama.. Yanına.. Ben yanarken ateşlerde, avuç avuç tutarken korları ellerimde, sağ omuz başını öpebilirim, yakabilirim senide.. Bir öpücükle bir ısırığın arasındaki farkı biliyorum ben.. İnan ki biliyorum..

Bir melekten çaldım yüzümü ve kanatlarımı.. Yalan söyledim ona.. “yarın gelirim” dedim.. Yarın gelirim yanına..

Hiç yorum yok: