21 Kasım 2007 Çarşamba

bil..

Eşit ve adil bir düzenle düşerken yağmur toprağa, sen bilerek açık bıraktın camları ardına kadar.. Esen rüzgar sildi mi tenindeki kokuyu? Kaç kişinin kokusu var kulağının arkasında kim bilir.. Var mı?
Bilerek ve isteyerek açık bıraktın camları..
Sen bıraktın..


Dilimin kemiği kırıldı..Tam buradan, şuradan ve oradan.. Tam üç yerinden.. Üç defa.. Ortasından, içinden ve kökünden.. Üç ayrı yerinden.. Kırıldı.. Ben kırdım o baktı.. Ben kırdım o sustu.. O, orda duvarın köşesine sindi. Ellerini göğsüne bastırdı.. Göğsüne bastırdı ellerini sımsıkı ve kaburgalarına.. Bir ses bekledi belki de gözlerini sağır eden.. Oysa mezar gibi sessiz, mezar gibi soğuk ve yalnızdı arka oda.. Arkada ki oda ve ışıklar yanmıyordu.. Sonsuz bir karanlıktan ibaretti zaman.. Sen gibi.. Senin gibi.. Şimdi ben gibi..



Pencerenin dışında mavi bir ışık, sokağının bir ucundan öbür ucuna gece yarısı ağlıyordu..
Gece ağlıyordu.. Gece yarısı ağlıyordu.. Ben ninni söyledim, o uyudu.. Dizlerime yatırdım onu.. Ayakları üşümüştü ısıttım ellerimle..Isıttım ve ninni söyledim.. O uyudu ben ninni söyledim saçlarına.. Uzaktı ama yakındı.. Şah damarım kadar soğuk ve keskin.. Oradaydı.. Ben değildim.. Ama yakındı, damarımda, şah damarımda.. Soğuk bir dağ gibi.. Uzaktı aslında.. Ben ninni söyledim saçlarına o uyudu.. Geceydi ve gece yarısı ağlıyordu mavi ışığın altında…



Sonra hava açtı, güneş vurdu, gece bilerek açık bıraktığı camlardan.. Kuzeyden esti rüzgar ciğerlerini lime lime parçaladı.. Sızıyla gözlerini açtı, küf kokulu sabaha.. Hala dizlerimdeydi.. Ayakları ellerimde.. Parmakları avuçlarımda..
Çayırlar pusa sarındı.. Sımsıkı sarıldı.. Günü bekleyen uzak höyüklerin gölgeleri, yarların kara çizgileri, küçük tepelerin gölgeleri, gölün kenarındaki söğütlerin elleri, üşüyen çakıl taşları, gri bir sisin içinden susarak belirdi.. Sen gibi.. Senin gibi yani.. Şimdi benim gibi..



Kalkmalıyım yerimden şimdi.. Mutfağa geçmeliyim.. Kapıyı açmalıyım ve bir kahve yapmalıyım kendime.. Bir kahve yapmalıyım.. Sensiz çay içemiyorum.. Tadı yok beş çaylarının, gece çaylarının, ya da ne bileyim aslında bir saati olmadı ki çayın.. Çay içmemiz için bir saate bir nedene ihtiyaç yoktu aslında.. Var mıydı yoksa? Her neyse şimdi bir kahve yapmalıyım kendime ve mutfağa geçmeliyim kısa ve dar sofada yürümeliyim..
Dönmemen gerek aslında ama dönmelisin..

Biliyorsun değil mi?
nslh@n

Hiç yorum yok: