13 Kasım 2007 Salı

Yağmur bu şehre yakışmıyor..


Sevmiyorum bu şehri.. Bu şehre ait sokakları ve sokaklardaki lambaları.. Sevmiyorum...
Yağmur bu şehre yakışmıyor..
Islak asfalta basarak yürüdüm dün gece.. İntihar ediyordu gökyüzü ve ben ağlıyordum.. Sokağının başında durdum öylece, derin bir nefes aldım.. Işığının yanıyor olmasını diledim Tanrıdan.. Dudaklarımdan döküldü aylar sonra bir dua..
"Lütfen Tanrım lütfen ışığı yansın.. Lütfen ığışı yansın.. "
"Lütfen"
Geldim.. Yağmur yağıyordu sokağına, gökyüzü intihar ediyordu sahibi olmayan gece de ve ışığın yanmıyordu.. Kapına dayadım burnumu "belki uyuyordur " dedim içimden "ışığı söndürmüştür bu yüzden"..
Ve ben burnumu dayadım kapına "çay kokusunu duyarım belki " dedim "içerdedir belki bir mum yakmıştır" dedim..
Kapında kaldım.. Yağmur yağıyordu bu şehre ve aslında yakışmıyordu .. Işığın yanmıyordu, çay kokmuyordu ve sen yoktun bu şehirde..
Yüzümün yarısı çocuk yarısı kadındı dün gece.. Çocuk korkmuştu ıslak gece de sokağın sonundaki karanlık adamlardan, kadın üşüyordu.. Çocuk kapında büzüldü kaldı, kadının dudakları titriyordu.. Çay kokusu gelmiyordu küçük evinin kapısından ve ışık yanmıyordu..
Ölmeyi bile beceremiyorum, ve sonu gelmiyor bir türlü rengi olmayan ........ sınırın.. Ellerim kanıyor ıslak tellerini tutmaya çalıştıkça.. Yoksa ben ister miydim her yerim kan koksun, leş gibi.. Ben ister miydim basitçe sıralanmış kelimelerin ardına saklanmayı.. Gırtlağıma kadar kan yuttum.. Tek yapabildiğim bu.. Ölmeyi bile beceremiyorum..
nslh@n
..................
"Bir mumdan olmalı ölümün, gözlerin gibi bilge bir çocuktan...
Çünkü kaybederek büyüdün sen, hep bir veda halinde sevdin, hep bir sevdaya hazırladın geleceğini...
Oysa bir yaprak gibi düştü önüne kaderin,
Çocukluğundan biliyordun, çok sevince boşluğa açılan bir kapı oluyordu hayat.
Yaşlı çocuk... Çocuk bilge...
Öyle çok seviyordun ki, yangından ilk önce kendini kaçırıyordun, kim olduğunu bilmeden...
Sonra odanda sürüyordu bitmiş aşkların o hüzünlü ateşi..."
Cezmi Ersöz

Hiç yorum yok: